25 Nisan 2022 Pazartesi
Günümüzde, çilesini çekmediği değerlerin edebiyatını yapmak moda haline geldi.
Samimiyet testi yok ki, gerçeğini sahtesinden ayırasın.
Adam, yattığı yerden “Dağ başını duman almış, yürüyelim arkadaşlar.” Marşını söylüyor hem de en gür sesle.
Hadi yürü! Desen ayağa kalkacak mecali ve cesareti yok.
Günümüzde durum böyle maalesef.
İşte o yüzden diyorum ki; Yaşanmamış ülkülerin türküsü olmaz!
Mesela Ali Fuat Azgur’u bilir misiniz?
“Devrilesi Moskof” diye başlayan
Bir türkü söylerdi anam eskiden.
Yanık, yanık “Of! Of!” diye başlayan
Bir türkü söylerdi anam eskiden.
Onda bir memleket, bir vatan derdi,
Gözümden bir cihan geçer giderdi,
Her beytin sonunda: “Ah vatan!” derdi
Bir türkü söylerdi anam eskiden…
Bilemezdim o zamanlar kastı ne?
“Yeter” derdi “Yeter, yas yas üstüne.
” Ahıska üstüne, Kafkas üstüne
Bir türkü söylerdi anam eskiden.
Bir Ahıska Türk’ü olan Ali Fuat AZGUR bu şiiri 1946 yılında henüz lise öğrencisi iken yazmıştır. Ahıska Türklerinin yaşadığı acılı ve sancılı sürgün günlerini anlatmak için yazılmış bir şiirdir bu. Yani yaşanmıştır. Vatanlarından sürülen Ahıska Türklerinin vatan hasretini ve zalimlere karşı kinini ve öfkesini hatırlatır.
Aynı zamanda Osman Öztunç’un söylediği “Mehmedim” adlı şiirin de sahibidir Ali Fuat Azgur.
Bizi biz yapan ve bize bizi hatırlatan türkülerimiz vardır.
Hepsi yaşanmış olan. Bizzat yaşayanların ya da şahit olanların türküleştirdiği türküler.
Yani hiçbiri masa başında yazılmamıştır.
Ah bu türküler,
Türkülerimiz,
Ana sütü gibi candan,
Ana sütü gibi temiz.
…
Ne zaman bir köy türküsü duysam, şairliğimden utanırım.
Diyen Bedri Rahmi Eyüpoğlu da; emeğe, çileye ve alın terine selam durmaktadır.
O zaman son sözü Mehmet Akif Ersoy söylesin:
“Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim
İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.